Atasözleri ve özellikleri

Atasözleri nedir?

Atasözleri, atalarımızın, sosyal yaşantımızı denemelere dayalı olarak, eleştiri, öğüt, genel kural biçiminde yorumlayan özlü sözlerdir. Her biri, bağımsız birer cümle olan bu sözlerde halkımızın gelenek ve görenekleri, hayata bakış açıları; nükte, ince alay, taşlama, övgü ve yergi ile olguları değerlendiriş yolları görülür.

Bir atasözü, ilk kez belli bir kişinin bir hayat olayını kendine göre değerlendirmesiyle ortaya çıkar. Zamanla birçok kişilerin, değişen koşullarla söze yeni görüşler katmasıyla tüm halkın beğenip benimseyebileceği ortak bir söz haline gelir.

Bazı atasözleri, birbiriyle çelişen yargılar belirtirler. Hayatta her gün, birbirine aykırı durumlarla karşılaşıldığı için bu olağandır. Yalan söylemenin kötü sonuçlar vereceğini bildiren “Yalancının mumu yatsıya kadar yanar” , “ Yalancının evi yanmış kimse inanmamış” gibi sözlerin yanında, doğru söylemenin sakıncalı olduğunu anlatan “Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar” “Doğru söyleyenin tepesi deli olur (Çünkü herkes başına vurur) ” gibi sözler olması bu sebepledir.

Atasözleri kalıplaşmış sözlerdir. Kelimeleri, söyleniş biçimleri değiştirilemez. Herhangi bir değişiklik yapıldığında, anlam bozulmasa bile sözün atasözü niteliği kalmaz. “Zenginin malı züğürdün çenesini yorar” sözünde “mal” yerine “para”; “çene” yerine “kafa” denilemeyeceği gibi “Züğürdün çenesini yorar, zenginin malı” biçiminde de söylenemez.

Atasözlerinin özellikleri nelerdir?

Atasözlerinin belirgin özellikleri şöyledir.

Türkçe ilk atasözü örneklerine Orhun Yazıtlarında, Kaşgarlı Mahmut’un Divanü Lügati’t Türk eserinde, Dede Korkut Hikayelerinde rastlanır. İlk örneklerde “sav”, sonradan “mesel”, “darbı mesel” adıyla geçer.

Divan edebiyatında “Pend-name”ler, halk şiirinde “nasihat destanları” atasözleri ile oluşur. Birçok yazar ve şairler, anlatımlarına güç kazandırmak için atasözlerinden yararlanmışlardır. Bu yol, ilk kez Kutadgu Bilig ve Atabetü’l Hakayık’la denenmiş, daha sonraki yüzyıllarda Necati, Nabi, Sabit, Sümbülzade Vehbi, İzzet Molla, Ziya Paşa ile Tanzimat dönemine kadar süregelmiştir. Halk edebiyatında Hıfzi, Figani, Güvahi, Levni, Gedayi, Mevci, Mirati gibi şairler de koşmalarında sık sık atasözleri kullanmışlardır. Özellikle 17. Yüzyılda yaşadığı bilinen Şerifi’nin “Atasözleri Destanı” ilginç örneklerden biridir.

Atasözleri ve Deyimler arasındaki farklar nelerdir?

Atasözleri ve deyimler arasında benzerlikler olduğu gibi farklılıklar da vardır. Deyimler, anlam olarak genel bir kural niteliğinde değildir. Bir kavramı belirtmek amacıyla söylenen özel bir anlatım kalıbıdır. Atasözleri ise denemelere dayanan, bilgece düşünce ya da öğüt olarak düsturlamış, halk tarafından benimsenerek kalıplaşmış genel yargılardır.

“Armut piş, ağzıma düş” bir deyimdir. Çünkü bu söz her zaman değil, kimi durumlar için geçerlidir.

Akan su yosun tutmaz” bir atasözüdür. Çünkü çalışan kimsenin iş yapma yeteneğini yitirmeyeceği gerçeği her zaman geçerlidir.

Deyimler bir durumu, bir kavramı çekici, hoş bir anlatımla ya da özel bir kalıp içinde belirtir. Atasözleri ise yol gösterir, öğüt verir. Yani amaçları bakımından birbirlerinden ayrılırlar.

Bazı sözler, içindeki fiil çekiminin değişmesiyle atasözü ya da deyim olabilir.

Örnek: “Doğmadık çocuğa don biçmek” dediğimiz zaman deyim olarak kullanmış oluruz. “Doğmadık çocuğa don biçilmez” dediğimiz zaman ise atasözü söylemiş oluruz.

Konularına göre atasözleri nelerdir?

Atasözlerini birkaç konuyla sınırlandırmak mümkün değildir. Atasözlerinin genel konusu yaşamın temel kuralları ve toplumda uyulması gereken temel ilkelerdir. Atasözleri başarılı, sağlıklı ve mutlu bir yaşam için insanlara genel uyarılarda bulunur; verdikleri öğütlerle yaşamın temel kural ve ilkelerinin bilinmesine yardımcı olurlar.

Konularına göre atasözleri sayfasından alfabetik olarak liste halinde bulabilirsiniz.